18 Aralık 2009 Cuma

Twitter a masaüstünden birkaç tıkalama ile twit gönderin!

Bu aralar Twitter a takmış bulunmaktayım. Twitlemenin çeşitli yollarını araştırıp duruyorum. Bulduğum son yol hem hızlı, hem basit hem de bu sayede twitlemekten çok daha fazlasını yapabilen harika bir program ile tanışmış olacaksınız. Zaten ben de yazıda önce bu programı tanıtmak niyetindeyim.

Programın adı Launchy, ve aslında Twitter ile doğrudan bir ilgisi yok yani bir Twitter aracı değil. Launchy  bilgisayarınızdaki programları kolayca çalıştırmak, dosya ve klasörlerinizde ve hatta internette arama yapmak için yaratılmış. Örnek verelim:

Diyelim ki şu anda internete girmek istedim. ALT ve Boşluk tuşlarına aynı anda basınca aşağıda gördüğünüz Launchy satırı havada asılı izlenimi vererek karşınıza çıkıyor. Yapmanız gereken, mesela internet explorer çalıştırmak için, internet explorer yazmaya başlamak, tüm satırı yazmadan zaten program belirecektir. Program bulununca ENTER a basın. Hepsi bu kadar. Elinizi klavyeden ayırmadan, orada burada program aramadan program açılıyor.

 

image

 

Programın özelliği çok. Mesela direkt belli bir web sayfasına gitmek mümkün. Yine internet yazın TAB tuşuna basın ve gitmek istediğiniz sayfanın adresini yazın. Örneği aşağıda. Tabii bu program sadece internet explorer için değil, firefox veya herhangi bir tarayıcı ile çalışacaktır.

image

 

Peki bu aracın Twitter ile alakası ne?

Alaka şu: Twitter için bir eklenti sayesinde aynı şekilde twit yollamanız mümkün.

image

Eklentiyi kurduktan sonra twitt yazın TAB tuşuna basın isteğinizi yazın ENTER ve İŞTE BU KADAR! Özellikle de başka birşey ile ilgilenirken aklınıza birşey geldiğinde çok kullanışlı. İnternete girmeden, sayfa açmadan birkaç saniye içinde twitiniz yayınlanıyor.

BEN DE İSTERİM!!!

Gelelim bu sistemi nasıl kuracağımıza.

1-Buradan programı indiriyoruz ve kuruyoruz.

2-Buradan Twitter için gerekli eklentiyi sıkıştırılmış ZIP dosyası olarak indiriyoruz.

3-ZIP dosyasını Launchy kurulum klasörüne açıyoruz.Varolan dosyalar olduğunu ve üstüne yazıp yazmaması gerektiğini soracaktır yazmasını söyleyin.

4-ALT-BOŞLUK ile Launchy yi açın ve Options ı seçin.

5-Plugins bölümünü seçin. Solda Ty yazan eklentiye tıklayın. Kullanıcı adı ve şifrenizi girin.

TySettings

6-Önce Update e sonra OK e Basın.

Hepsi bu. Kullanmak için ALT+BOŞLUK ile Launchy yi çağırın ardından twittyazın TAB tuşuna basın, twitinizi yazın ve yollayın. Twitinizi yazarken twitter da kullandığınız kısaltmalar geçerlidir. Örneğin özel mesaj için d kullanıcı veya o kişinin adını geçirmek için (mention) @kullanıcı gibi.Mesela bana özel mesaj yazmak için: ALT+BOŞLUK,twitt,TAB, d tgandur launchy ve twitter güzelmiş, ENTER.

Eğer yapılacaklar listesi olarak Remember The Milk kullanıyorsanız. Twitter ve Launchy ile kolayca yeni görev eklemeniz mümkün. Bunun için başına d rtm yazıp hatırlamanız gereken şeyi yazmanız yeterli. Remember The Milk başlı başına incelenecek çok özelliklli bir program, o yüzden detaya girmiyorum ama bu konuda yardın isterseniz bana twitter dan ulaşabilirsiniz.

Umarım beğenirsiniz ve işinize yarar. Ben bayıldım. Mesela şu anda yazımı yazarken birkaç saniye de twit yolladım. Tek kelime ile harika.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Doğan, Boğan ve boğulan!

          Burada ilk defa siyasi bir yazı yazmaya karar verdim.Düşüncelerimi yazacağımı söylemenin doğal bir sonucu aslında. Peşinen söyleyeyim bu yazıdaki fikirlerimin önemli bir kısmını eşim Pınar ile dün yaptığımız hararetli bir tartışmadan edindim. Dün kendisine hararetle karşı çıkarken bugün fikirlerinin bir kısmını ödünç almaktayım :)
         Bu blogda uzunca bir zaman önce Doğan grubunun Vogel Media yı satın almasında ve Level, Chip gibi bağımsız teknoloji dergilerinin yok olmasından ve bilgisayar medyasının tekelleşmesinden bahsetmiştim. O gün bu tekelleşmenin küçüğü yutan büyük balığı, bugün, yutulan balık durumda. Yani Doğan, Boğan iken boğulan olmuş durumda. Ya da en azından dışarıdan durum böyle görünüyor.
Doğan grubu bu ülkede iktidarları düşürebilecek güce sahip medya grubu idi. Refah  Partisini hatırlarsak onun düşürülmesinde küçümsenmeyecek bir rolü olduğunu da hatırlarız. Yani Doğan Grubu kendi çıkarları için başkalarını ezmeye çekinmeyen bir grup idi. Hatta kimsenin dokunamadığı ve yıllardır en çok okunan yazarlardan biri olan Emin Çölaşan'ı bile AKP uğruna gözünü kırpmadan harcadı.
          Peki, sonra ne oldu? Doğan dan daha güçsüz iken onu kullanan onunla beraber hareket eden AKP gücü eline alınca kendi kadar güçlü bir unsurun varlığından rahatsız oldu ve onu sindirmeye karar verdi.
Doğan Grubunun durumu medya açısından elbette vahimdir ama gruba mensup olan gazeteciler açısından. Yoksa Aydın Doğan ın gücü medyanın gücü değildi zaten. Aydın Doğan da eziyordu şimdi AKP de eziyor. Aslında bakarsanız gücün yer değiştirmesi gibi bir durum bu.Yani dün beni kurt yiyordu bugün çakal yiyor gibi birşey. Yenilen hep aynı yani. Sömürülen, kandırılan, bazı hesaplar uğruna birbirine kırdırılan aynı.
          Durum elbette bir kaç vahameti var. Birincisi köşe yazarları. Aydın Doğan AKP gibi belirgin bir ideolojiye sahip değil bu sebeple değerli bazı gazeteciler onun gazetelerinde yer bulabiliyor idi ancak yeni parton ile durum böyle olamayacak gibi. Aydın Doğan ın gücü medyanın gücü değil idi evet, ama en azından grup içinde bazı sesler barınabiliyordu (Elbette bunun da bir sınır var idi. bkz Emin Çölaşan).Satılan gazetelerdeki köşe yazarları ideolojik anlamda uyuşmadıklarından büyük ihtimal ile gazetelerinde kalmayacaklar. Peki ikiyüz küsür bin tirajı olan Milliyet gibi okunan bir gazeteyi nerede bulabilecekler? İşte vahim durum bu.
          Bir başka vahim durum ise iktidarın artık çekinmeden önüne çıkan her güce rahatlıkla balyozu indirebilecek güce gelmiş hatta bu gücü çoktan aşmış olmasıdır.
Son olarak ta elbette ideolojik durum var. Artık elimize aldığımız çoğu gazete ve dergi iktidar ideolojisine yakın olarak karşımıza çıkıyor olacak. Doğan grubu da bunu yapıyordu zaman zaman, özellikle de iktidara yaranması gerektiği zamanlarda. Ancak her alanda değil. Örneğin Doğan Grubunda bir Erkek Dergisi hep aynıdır tarz olarak değişmez oysa Turkuaz grubunun elindeki erkek dergilerinin sadece kapaklarına bakarsanız ve Ciner Grubu zamanındaki hallerini düşünürseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Durum ekonomi ve iş dergileri içinde geçerli. Şimdi Vatan grubunda olan Fortune dergisi nasıl bir dönüşüm geçirecek merak ediyorum mesela.
Peki ne yapmak gerek? Boşa çıkacak gazetecilerin tüm bunlara inat birleşip, medya patronları olmadan yeni bir gazeteyi hayata geçirmeleri en akılcı yol kanımca. Zamanında Vatan için durum bu idi. Sabah tan ayrılan bir grup gazeteci bağımsız olarak kurdu ama malesef öyle kalamadı ve Doğan a satıldı. Bağımsız kurulup öyle kalabilecek bir mecra lazım, yoksa öten tek düdük iktidarınki olacak(zaten öyle gibi ya artık) ve Boğulan hiç ama hiç değişmeyecek-yıllardır değişemediği gibi-. Kafasına inecek balyozlardan korkmadan Boğulanların yanında olacak bir mecra umudu ile.... Hoşçakalın.

23 Ekim 2009 Cuma

Linux un Babası Windows 7 yi övüyor mu?

image 

Yukarıda gördüğünüz bu fotoğrafta yerde çömelen kişinin adı Linus Torvalds. Linux a aşina olanlar hemen kimden bahsettiğimi anlayacaklardır. Bilmeyenler için ufak bir bilgi vermek gerekirse kendisi Linux un yaratıcısı ve ona kendi isminden isim türeten kişidir. Yani kısaca Babası desek yeridir.

Peki böyle bir adamın Windows standının önünde ne işi var. Üstelik Avrupa ve ABD kültüründe “harika, çok iyi” anlamına gelen bir işaret ile? Bu stand Japonya da bir Linux toplantısında kurulmuş. Yani Microsoft dalga geçercesine Linux toplantısına stand kurmuş. Anlaşılan o ki Linus ta aynı dalga geçer tavırla bu pozu vermiş standın önünde. Yani durum bir provokasyon ve dalga geçme vakası.

Ancak hal böyle olsa bile Linus un bu pozu bazı kişiler tarafından yalnış anlaşılacak ve bazıları tarafından da özellikle yanlış anlamlar ile kullanılacaktır. Bunlar olmasa bile Linus un dikkatleri fazlası ile Windows 7 üzerine çektiği bir gerçek.Linus bunu tahmin edemeyecek bir adam değil. Bu sebeple verdiği bu poz bana oldukça ilginç geldi ve kendi ağzından açıklamasını merak ettim doğrusu.

Linux dünyasında Microsoft şeytan gibidir. Açık Kaynak yazılım dünyasında Microsoft sömürücü ve ahlak dışı bir şirket olarak kabul edilir. Bu yüzden Linus un bu davranışı her ne kadar amaç dalga geçmek bile olsa bazı Linux kullanıcıları tarafından kötü  karşılanabilir. Tepkilerin Linus u açıklama yapmaya itip itmeyeceğini zamanla göreceğiz…..

16 Ekim 2009 Cuma

Thoughts about Windows 7, from an Experienced Linux User!

I consider myself as an experienced linux user. I am not an expert maybe, but I did use every major distros including Slackware. I know how to build software from source. I know how to configure a system without any graphical user interface.

This post is not a review. I would not do any explanations about new features of Windows 7. I just want to share quickly “how I did find, the new Windows as a person who know Linux.

First of all I must admit that this time Windows has really done something different. Yes, the new task bar look like a MAC dock, but it is still a new thing. And also in Linux Desktop Manager almost everything is brought from Windows or Mac.

For the first time, I can see a good effort from Microsoft to offer a good OS. The fact that Win 7's beta was publicly available at no cost is one the facts showing this effort. Windows 7 is the most widely tested Windows. This testing and improving by feedback procedure, often attributed to Open Source Software, is in my opinion one of the strongest points of Seven.

Is this a Linux Killer?

Many people on the net are talking about Windows 7 as a Linux killer. For a few examples you can take a look to here, here and here. I think that the rise of Linux OS on netbooks can be stopped or at least slowed by Seven but saying that Seven will kill entirely Linux is not realistic. First of all the user bases of the OS is different. It is true that the two OSs share some users and there is some distros aiming to steal user from Windows but generally speaking Linux users are also emotionally tied to their OS. For an average Windows guy Windows is just a tool to use the PC. Many Windows users do not even know about any other OS, some even do not know what an OS is.

But, I think that on netbooks Windows can now take back some market share. It has also the chance to really kill Linux on that area.

Why it is so revolutianary?

I really like Linux because every 3 months or so you have a new release. I also like it because its developers listen to me. Finally customization is the other main strong point of Linux. On Windows there is neither of these. Windows 7 only changes the listening to customer aspect. So why it is said to be so “revolutionary”? Because since Windows 95 Microsoft has made the biggest change in the user interface. With this change some users, like me, found Windows easier and more usable. Because of some standards, and some business software I must use Windows. With XP and especially with Vista this was a complete nightmare for me. Now, with Seven, for the first time in my life, a really appreciated some features of the OS and I did start to like Windows. I think that because of this feeling that it gives to me Seven is revolutionary.

Many people cannot use Linux. For many people it is impossible to live without MS Office. OpenOffice can never be alternative for many. These people were either stayed with Xp or switched to MAC. Now they may switch to Windows 7.

I think that Seven is the best OS that Microsoft ever released. The big advantage of availability of commercial software is now “enhanced” by a really good interface.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Windows 7: Tahminimden Çok Daha İyi!

Ne yalan söyleyeyim Microsofttan böyle bir hamle beklemiyordum. Yıllardır, özellikle Windows alanında kendini dokunulmaz olarak gören Microsoft Vista nın başarısızlığının ardından silkelenmiş olmalı yoksa asla ortaya Windows 7 gibi bir ürün çıkamazdı.

Linux ve Açık Kaynaklı Yazılımı bilenler bilir. Bu tip yazılımlarda BETA dediğimiz henüz tam anlamı ile bitmemiş ürün serbest olarak kullanıcıların kullanımına sunulur… Kullanıcılar da bu BETA yı dener ve fikirlerini belirterek yazılım tam olarak bitmemden daha da iyi olması için katkı sağlamış olurlar. Bu sistem elbette Linux a veya Açık Kaynaklı Yazılıma özgü değil ama onların en önemli avantajlarından kabul edilir. Çünkü sınırlı bir kullanıcıdansa yazılım sizin evinize girmeden binlerce hatta duruma göre bazen yüzbinlerce kişi tarafından test edilmiş olur. Windows un BETA ları vardı daha önce de. Hatta önceleri Longhorn adı ile piyasa sunulan Vista nın ALPHA ve BETA sürümlerini unutmask mümkün değil. Ancak –yanılıyorsam düzeltin- Microsoft ilk defa Windows un BETA sını isteyen herkesin kullanımına açtı. ÜSTELİK TE BEDAVA! İşte bu durum Microsofttan görmeye hiç alışık olmadığımız bir durum. Vista yüzünden Linux ve MAC OS e kaçan kullanıcıları geri kapmak için oldukça agresif ve beklenmedik bir hamle… Microsoft bununla da kalmadı: 90 günlük bir deneme sürümünü de herkesin kullanımına açtı….Son birkaç ay içinde bilgisayar alanların ÜCRETSİZ Windows 7 ye geçecek olmaları da ayrı bir yenilik.

Windows 7 ile ilgili tek yenilik “dağıtımı” ile sınırlı  değil elbette. Bu Windows sürümü ilk defa kendinden önceki sürümden daha fazla sistem kaynağı istemiyor. Bir başka değişle, ilk defa yeni bir Windows sürümünü kullanmak için daha fazla RAM daha güçlü bir İŞLMECi vs… GEREKMİYOR.

Gönlünün ve aklının önemli bir köşesinde hala Linux u ve açık yazılımı barındıran bir kişiyim. Ancak iş yerimde mecburen Windows kullanıyorum. Vista ve hatta XP ile bu deneyim benim için kabustan farksızdı. Ancak 7 ile Windows a daha yeni yeni ısınmaya ve Windows u nihayet sevmeye başladım desem yalan olmaz. 

Peki nedir bu 7 yi bu denli farklı kılan?

İnternette ufak bir arama yaparsanız 7 ile ilgili bir dolu detaylı incelemeye ulaşabilirsiniz. Daha önce defalarca İşletim Sistemi incelemesi yapmış biri olsam da bu yazıda amacım bu değil. Burada daha çok kendi hissettiklerimi kendi deneyimimi paylaşmaya çalışacağım.

Beni en çok etkileyen özellik yeni “Görev Çubuğu”. Eskisni hatırlayın: örneğin İnternet Explorer açıksa uzun bir çubuk şeklinde görünürdü, sayfanın adı ve programın adı yazardı. Yenisinde hiçbiri yok. Sadece program simgeleri var.

screen

Yukarıda yeni “Görev Çubuğu” nu görüyorsunuz. Üstünde camdan parlak kare olan programlar açık olan programlar, diğerleri ise çubukta hazır bekliyorlar tıklarsanız açılıyorlar. Açık olan bir program simgesinin üstüne geldiğinizde o programın açık pencerelerini görebilirsiniz. Bu özelliği destekleyen- internet explorer- gibi programlarda ise sekmeleri dahi görebilirsiniz. İşte bir örnek:

 

screen

Yeni Görev Çubuğunu bir başka özelliği ise simgelerden birinin üzerine gelip sağ tıklarsanız size gerçekten başarılı bir hızlı erişim menüsü sunması. Örneğin internet explorer a sağ tıkladınız, karşınıza son kullandığınız programlar ve internet explorer ile ilgili kısa yollar çıkıyor. Live Messenger (MSN Messenger) a sağ tıklayıp hiç programı açmadan durumunuzu değiştirmeniz mümkün mesela.

 screen

İşte bu özellikler benim vazgeçemediğim özellikler. İlk başta bir nebze zorlansanız da alışınca gerçekten çok fızlı çalışmanızı sağlıyorlar. Açık olan onlarca program ve pencere olsa da kolayca aradığınızı bulabiliyor ve programları hiç açmadan pencere ve sekmeleri kapatabiliyor, yenilerini açabiliyorsunuz. Yani görev çubuğu gerçekten işinizi kolaylaştırıyor ve Windows 95 ten beri Windows un arayüzünde yapılan en büyük değişiklik olarak kabul ediliyor.

Bu saydıklarımın dışında da farklı özellikleri var elbette Windows 7 nin, ama bence en kayda değeri görev çubğu. Yalnız performansı da unutmamak lazım. Windows 7 – yukarıda da dediğim gibi- sizden daha güçlü bir bilgisayar istemiyor. Ama bununla da kalmayıp mevcut sisteminizi Vista dan daha performanslı çalıştırıyor. Açılış ve kapanışı program çalıştırması Vista ile kıyas bile kabul etmez bence. Vista dan daha kararlı ve daha düzgün çalıştığı da bir gerçek. Zaten Microsoft un Windows 7 yi çıkarmadaki amacı Vistayı tamamen unutturmak. Bunu da başaracak gibi. Ben kendi adıma, bir daha asla Vistaya dönmeyeceğimden eminim en azından.

13 Ekim 2009 Salı

Taşındım!!!

Uzunca bir süredir hareketsiz kaldıktan sonra yeni adresimde yeni bloguma başladım…. Üçüncü parti yazılımlar daha iyi desteklediğinden ve diğer google servislerine de uyumlu olduğundan Blogger ı seçtim….

Önemli bulduğum eski yazılarımı orijinal gönderilme tarihleri ile tekrar yayımladım. Bu seref blogumu facebook ve twitter gibi araçlarla beraber biraz daha etkin kullanma niyetindeyim. Ama ana amacım değişmedi paylaşım….Aslında twitter ın az kaldığı yetemediği yerlerde devreye girsin istiyorum….

Neyse fazla laga luda ya gerek yok…. yakında görüşmek üzere…